19 Nisan 2024
İstanbul / Turkey
Güncel

“PhysioCircle” James Dyson Ödülü’nün Türkiye kazananı oldu

James Dyson Ödülü’nun Türkiye ayağını kazanan solunum yolu hastalıklarının tedavisinde fayda sağlayacak “PhysioCircle” oldu. Her yıl verilen James Dyson Ödülü’nde 2022 yılı Türkiye ayağını kazanan proje “PhysioCircle” oldu ve 5 bin sterlinle ödüllendirildi.

Dünya çapında 9,2 milyonu aşkın kişi solunum yolu hastalıkları ile boğuşuyor. Bu hastalar her gün hava yollarında biriken mukus tabakasını temizleyebilmek ve rahat bir nefes alabilmek için günlük tedavilerine 1 veya 2 saat harcıyor. Gelişmekte olan ülkelerde yaşayan hastalar, bu günlük tedavi için tıbbi cihazları tercih edebilirken; düşük gelirli hastaların bu pahalı cihazlara erişme şansı is daha az.

Göğüs fizyoterapisi ile ilgili en önemli nokta, bu yöntemin hasta kişilere istenilen yer ve zamanda ek bir maliyete ihtiyaç duyulmadan uygulanabilmesiyken, bu tedavinin doğruluğu ve etkinliği, uygulayıcı kişinin bilgi ve tecrübesiyle doğrudan bağlantılı oluyor. Ayrıca dünya genelinde her bin hastaya göğüs fizyoterapisi eğitimi almış sadece 1 fizyoterapist düşüyor.

Bu yılın Türk ulusal James Dyson Ödülü sahibi “PhysioCircle” bu sorunu çözmeye odaklanıyor. Fizyoterapistlerin ve hasta yakınlarının, göğüs fizyoterapi yöntemini hastalara doğru ve etkin bir şekilde uygulamasını sağlayan tıbbi bir eğitim yeleği olan PhysioCircle; solunum yolu hastalarının hava yollarında biriken mukus tabakasının temizlenmesine yardımcı olarak hastaların rahat bir şekilde nefes alabilmelerini sağlıyor.

Rahatlatıcı bir pulmoner rehabilitasyon yöntemi olan göğüs fizyoterapisi, akciğerlerde biriken kalın ve yapışkan mukus tabakasının fiziksel olarak havayollarından kopartılmasına ve bu sayede hastanın öksürük yolu ile mukusu vücut dışına atabilmesine yardımcı oluyor. Akciğerler üzerindeki belirli noktalara uygulayıcı kişi tarafından el ile yapılan vuruşların şiddeti, hızı ve konumu hasta sağlığının korunması için çok önemli olarak değerlendiriliyor. Bu nedenle PhysioCircle içerisinde, hassas ölçüm sağlayan yüksek teknolojili sensörler kullanılıyor. Tıp alanında eğitim amaçlı kullanılan farklı simülasyon ürünleri bulunurken, solunum fizyoterapisi ile ilgili herhangi bir eğitim ürünü bulunmuyor. Bu nedenle PhysioCircle bu alanda geliştirilen ilk ve tek eğitim ürünü olarak ön plana çıkıyor.

Akıllı bir fizyoterapi yeleği, yetişkin eğitim mankeni, tablet ve masaüstü uygulaması içeren PhysioCircle; yelek üzerindeki on adet sensör ile kullanıcılar tarafından uygulanan her bir vuruşun konum, şiddet, frekans ve süre verilerini algılayabiliyor. Gerçek zamanlı olarak toplanan bu veriler Bluetooth üzerinden bulut sistemine aktarılıyor.

Yetişkin eğitim mankeni, gerçek insan boyutları ve hissiyatı sağlayarak kullanıcı deneyimini artırıyor. Tablet uygulamasında ise farklı hasta vakalarının deneyimlenebilmesini sağlayan göğüs fizyoterapisi egzersizleri bulunuyor. Öğrenciler bu egzersizleri kullanarak istedikleri zaman ve yerde akıllı yelek üzerinden göğüs fizyoterapisi pratiği yapabiliyor. Ayrıca eğitmenler kendi fizyoterapi programlarını uygulamaya ekleyebiliyor. Bu sayede öğrenciler gerçek hayatta karşılaşabilecekleri vakaları, simülasyon ortamında görerek pratik yapabiliyor. Öğrencilerin yaptığı tüm fizyoterapi egzersizlerinin verileri masaüstü uygulamasında görüntülenebilirken her öğrencinin ayrıntılı raporlarına eğitmen tarafından erişim sağlanabiliyor. Bu şekilde öğrencilerin uygulama yöntemini kolay bir şekilde öğrenmeleri sağlanırken eğitmenlerin de tüm süreci dijital olarak takip edebilmesi mümkün oluyor.

PhysioCircle

PhysioCircle eğitim sistemi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölümü mezunu ve aynı bölümde yüksek lisans öğrencisi olan, 27 yaşındaki Selami Erdoğan tarafından tasarlandı.

James Dyson Ödülü Ulusal Kazananı Selami Erdoğan ödüle dair: “Ulusal ve uluslararası yarışmaları düzenli olarak takip etmek ve kazanan projeleri incelemek bir tasarımcı olarak kendimi geliştirmemi sağlıyor. James Dyson Ödülü de bu alanda takip ettiğim değerli uluslararası yarışmalardandı. Kazanan projelerin sadece bir fikir ya da tasarım projesi değil, bir ekip çalışması sonucu ortaya çıkan teknik detayları düşünülmüş projeler olması ilgimi çekti. Bu nedenle ben de uygulanabilirlik ve teknik açıdan da güçlü olduğuna inandığım PhysioCircle ile bu yarışmaya katılmaya karar verdim. Bu ödül benim ve ekip arkadaşlarımın, solunum yolu hastalarının yaşam kalitesini arttırmaya yönelik tasarım çözümleri üzerinde çalışma motivasyonumuzu artırdı. Elde ettiğim bu başarıyla PhysioCircle’ın daha fazla kişiye ulaşması için çalışmalarıma devam edeceğim.” dedi.

Erdoğan sözlerine: “Bu projeye 2021 yılının Ocak ayında başladık. Hacettepe Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Fakültesi’nin değerli eğitim kadrosu ile birlikte yürüttüğümüz AR-GE sürecimiz yaklaşık 1 yıl sürdü. Bu süreç boyunca birçok geliştirme ve prototipleme yaptık. Son olarak ürünün 3. versiyonunu çıkardık ve hem fizyoterapistler hem de hasta yakınları ile kullanıcı testlerimizi tamamladık. Şu an elimizde çalışan ve uygulamada kullanılan bir ürünümüz mevcut. PhysioCircle; kistik fibrozis, astım, KOAH, bronşektazi ve Tip 1 SMA hastalarımızın yakınlarının eğitiminde de kullanılabiliyor. Çünkü bu hastalıklarda ortak sorun solunum yollarının düzenli olarak temizlenmesine ihtiyaç duyulması. Küresel çapta yaşanan COVID-19 pandemisinin solunum yolu problemlerine yol açması ve bu hastaların tedavisinde gerekli olan nitelikli sağlık çalışanı eksikliği de ürünün gelişim sürecinde etkili oldu. Bu yüzden PhysioCircle’ın birçok insanın hayatına dokunabileceğine inanıyorum.” şeklinde devam etti.

Aynı zamanda ODTÜ-Teknokent’te Breathall isimli bir start-up şirketinin kurucusu olan Erdoğan, James Dyson Ödülü’nden kazandığı 5 bin sterlinlik ödülü, buluşun patent, üretim ve geliştirme süreçlerinde değerlendirmeyi planlıyor.

James Dyson Ödülü’nün Türkiye ayağı jüri grubunda yer alan ODTÜ EÜTB ve TMMOB Mimarlar Odası Endüstriyel Tasarımcılar Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Gülay Hasdoğan, “Ülkemizin bu sene ilk defa dahil olduğu böylesine önemli bir organizasyonun jürisinde yer almak benim için çok keyifli ve önemliydi. Ülkemizden pek çok başarılı gencin yarışmaya katıldığını gördük. Çok ilginç ve önemli projeler vardı. Seçim yapmak da bir o kadar zordu. James Dyson Ödülü’nün ülkemizdeki ilk senesinde bu kadar ilgi görmesi, gençlerimizin yaratıcılıklarını, tasarım ve mühendislik becerilerini sergilemeleri açısından büyük gurur verici bir olay. PhysioCircle projesi ile birincilik elde eden Selami Erdoğan’ı tebrik ediyorum. Yarışmanın bir sonraki ayağı olan uluslararası arenada bizi başarı ile temsil edeceğine inanıyorum.” dedi.

James Dyson Ödülü jüri üyelerinden İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde, Pazarlama İletişimi, Reklam ve Dijital Pazarlama dersleri de veren Gazeteci-Yazar Dr. Fatoş Karahasan ise; “Uzun yıllardır küresel arenada ses getiren projeleri destekleyen, bu sene de ilk defa ülkemizin dahil olduğu tasarım yarışması James Dyson Ödülü’nün ulusal jürisinde yer almak benim için büyük bir mutluluk. Dünyamıza faydalı olabilecek çözümler üreten gençleri bulup onları desteklemek çok kıymetli. Türkiye’de yarışmanın ilk senesinde gençlerimizin yoğun ilgisine tanık olduk. Dyson’ın kullanıcı odaklı yaklaşımı mühendisliği tasarımla mükemmel bir biçimde entegre etmeyi başarıyor. Ürünleri günlük yaşamın sorunlarına çözüm sunuyor. Yarışmaya katılan tüm projelerde bu bakış açısının var olduğunu görmek beni çok mutlu etti. Yaratıcı fikirlere sahip gençlerimizin projelerini dinlemekse tüm jüri üyelerimizi umutlandırdı. Ulusal birincimiz Selami Erdoğan, PhysioCircle projesiyle ülkemizi global arenada temsil edecek. Onu ve tüm katılan gençlerimizi kutluyor ve yolculuklarında başarılar diliyorum.” dedi.

Dyson jüri temsilci grubunda yer alan Dyson Güç Elektroniği Baş Mühendisi Çağlar Henden ise,” Dyson, inovasyona ve tasarıma çok önem veren bir marka, her yıl ciddi miktarda Ar-Ge yatırımı yapıyor. Bunun yanı sıra mühendislerin gelişimi ve eğitimlerini fazlasıyla destekliyor. James Dyson Ödülü de genç mühendislere tasarımlarıyla dünyayı değiştirme fırsatı sunuyor. Bu, yolun başındaki mühendis arkadaşlarımız için çok önemli bir fırsat. Biz Dyson mühendisleri olarak ‘Başkalarının görmezden geldiği sorunları çözme’ fikriyle yola çıkıyoruz. James Dyson Ödülü, gençlere bu yolda bir icat üretmeleri konusunda ilham veriyor. Dyson mühendisi olarak, ülkemizin dahil olduğu bir yarışmada jüri üyesi olmak benim için çok kıymetli. Aynı zamanda gençlerimizin yaratıcı ve yenilikçi pek çok fikri olduğunu görmek de gurur verici. Ulusal birincimizi tebrik ediyorum ve ona global yarışmada başarılar diliyorum” dedi.

Katılımcı ülkelerden seçilen uluslararası kısa liste 12 Ekim’de ve uluslararası kazananlar ise 16 Kasım’da açıklanacak.

Diğer finalistler

ForestGuard

Sorun: Dünya genelinde ormanların karşı karşıya olduğu en büyük tehlike orman yangınları olarak görülüyor. Ülkeler tarafından tutulmuş istatistikler doğrultusunda son yıllarda hem meydana gelen orman yangını sayısı hem de bu yangınlar sonrasında yanan alan miktarlarında artışlar olduğu görülüyor. Orman yangınları, ormanlardaki ekosistemin zarar görmesinin yanında birçok yerleşim yerini de tehdit ediyor. Yangınların kontrol altına alınabilmesi için erken müdahale edilmesinin önemi büyük.

Çözüm: ForestGuard, yangınları gerçek zamanlı olarak algılayan IoT tabanlı bir sensör sistemi. Sistem, CO2 ve sıcaklık seviyeleri yükseldiğinde yetkililere haber vererek yangın yayılmadan önce müdahale etmelerini sağlıyor. Sistem ayrıca hava kalitesini ve zehirli gaz seviyelerini de ölçebiliyor.

ForestGuard, son teknoloji LoRA ağ ağını kullanarak ormanda bir örgüsel ağ olarak çalışıyor. Sensör modülleri, gaz seviyelerini, sıcaklık, nem ve hava basıncı sensörlerini ölçebilen hassas geniş spektrumlu sensörlere sahip. Bu sensör modülleri, ağaçların herhangi bir şekilde hareket etmesine ve büyümesine izin vermek için esnek kayışlar aracılığıyla ağaç gövdelerine monte edilebiliyor. Sensör modülleri çevreden veriler toplayarak, ani değişiklikler ve anormal durumları algılamak için işliyor. Herhangi bir acil durum meydana geldiğinde, sensör modülleri toplanan verileri diğer modüller aracılığıyla internet sunucusuna iletiyor. Sunucuda bir acil durum doğrulanırsa, derhal yetkililere ve itfaiyecilere harekete geçmeleri için bilgi veriyor.

KİKKİS

Sorun: Satın aldığımız ürünler geri dönüşümlü olarak üretilmiyor. Artıklar ya çöpe atılıyor ya da geri dönüşüm zincirinde yer bulamıyor. Aynı zamanda geri dönüşümün tek başına plastik atıklarla başa çıkmak için bir çözüm sağlamadığı görülüyor. Sürdürülebilir olmayan malzemelerin sık kullanımı ve trend değişiklikleri, yılda milyonlarca ton atıkla sonuçlanıyor. Dekorasyon ve mobilya sektörlerinin bir değişime ihtiyacı var. İnsanlar ise artık alternatif malzemelerden yapılmış ürünler arıyor.

Çözüm: Kikkis, portakal atıklarını geri dönüştürüyor. Gıda işletmelerinin üretim sonrası portakal atıklarını kullanarak, doğa üzerindeki etkiyi azaltıyor. Biyomalzemeleri eklemeli üretimle birleştirerek dekorasyon sektöründe bir çığır açıyor.

Yerel gıda endüstrilerinden toplanan portakal atıkları biyomateryalleri yapmak için kullanılıyor. Portakal atığı kurutulup öğütüldükten sonra, biyomateryali oluşturmak için karışıma yardımcı bağlayıcılar ekleniyor. Bu adımlardan sonra güzel ev aksesuarlarına dönüşmeye hazır oluyor. Biyomateryaller %100 doğal malzemelerden oluşuyor. Normal şartlar altında 2-3 hafta içinde toprakta zararsız bir şekilde biyolojik olarak parçalanabiliyor. Malzeme, seramik ve plastik ile benzer özelliklere sahip, ancak hammaddeye ihtiyaç duymadığı için çok daha sürdürülebilir. Eklemeli imalata uygun olduğu için kalıba ihtiyaç duymadan farklı tasarımların üretilmesini sağlıyor.

Tasarımı benzersiz kılan en önemli özelliklerden biri %100 doğal içeriklerden oluşması ve soğuk kompostlama ile toprakta zararsız bir şekilde çözülebilmesi olarak ön plana çıkıyotr. Endüstriyel kompost için gereken enerji, su ve altyapı soğuk kompostlamaya göre 53 kat daha fazla olduğundan Kikkis daha az enerji ve kaynak tüketiyor. Gıda işletmelerinden toplanan atıkları kullanarak hem şirketlerin karbon ayak izlerini azaltmalarına yardımcı oluyor hem de atık yönetimi süreçlerine ilişkin yükümlülüklerini azaltıyor. Ama en önemlisi, portakal atığını geri dönüştürerek ve plastik ve diğer hammadde ihtiyacını azaltarak gelecek nesiller için daha temiz bir dünya yaratıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir